HABERLER
Twitter'da gaza gelmeyin
22 Kasım 2012
Tartıştığınızı düşünürken, bir anda farkında olmadan bir trollün ağına takılabiliyorsunuz. O ağa düştüyseniz, vay halinize. Artık bir bardak suyu bile tartışırken akıl, vicdan ve izandan uzaklaşabilirsiniz.
Sosyal medyayla yeni tanışmışsınız. Kendinize hemen bir Twitter hesabı açıyorsunuz. E ne de olsa gündemden kopmamak lazım! Biraz acemisiniz ama bu işi öğrenmek için epey hevesli ve gayretlisiniz. Ülkede trend konuların olduğu bir liste varmış, ona bakıyorsunuz. "O da ne?" Gördüklerinize inanamıyorsunuz. Listede neler yok ki, 'Oruç tutmayan sınır dışı edilsin, Kadınlara ehliyet verilmesin, Doğum kontrol hapı yasaklansın, Eşcinsellik yasaklansın, Asmalımescit ibadete açılsın, Cumhuriyetine Sahip Çık' gibi ideolojik söylemler kol geziyor. Damarınıza basılmış, kontrolsüz bir şekilde "Bu nasıl olur, ne diyor bunlar?" diyerek başlıyorsunuz bu söylemleri yapanlara saydırmaya. Kendinizi kaybediyorsunuz yapılan yorumlar karşısında, canhıraş cevap yetiştirmek için 140 karakterle tartışma topuna giriyorsunuz. Sonuç: Siz de çoktan bir trollün oltasına gelmişsiniz.
Türkiye'de birilerini gaza getirmek hiç zor değil
Atilla Altıpatlar: Gerçek ismini vermemizi istemeyen, Twitter'ın en ünlü trollerinden biri Atilla Altıpatlar. Ona göre, herhangi bir troll faaliyeti yürüten bireye "Amacın neydi?" diye sorulduğunda genelde iki tür cevap verirler. Birincisi 'Hiç' ikincisi ise 'O grubun ya da kişinin nasıl bir ruh hâline sahip olduğunu herkese göstermek.' Hiç cevabını veren bireyin troll faaliyeti kişisel hazla ilintili. Ki troll olmanın temelinde bu yatıyor. Evde canı sıkılan herkes katılabiliyor. İkincisi ise daha deneysel faaliyetler. Bunlar isteyerek ya da istemeyerek yapılabiliyor. Troll olmanın bir şartı yok ama başarılı bir troll olmak için yeterli seviyede entelektüel bilgi olmazsa olmaz. İnsanların bir anda gaza gelmesini ise onların hayatı fazla ciddiye almasına, sorgulamadan birçok şeye sarılmasına bağlıyor. "Böyle bir coğrafyada birilerini gaza getirmek çok da zor değil." diyen Altıpatlar, tabuların bu durum için ideal olduğunu söylüyor. İdeolojik kutuplaşma zaten mevcut olduğu için, bu tarz faaliyetlerle de iyice ayyuka çıkıyor.
Toplumların veya kişilerin ideolojileriyle veya düşünceleriyle hareket ettiğini belirten Altıpatlar'a göre, kişi kendi özgürlüğünün veya düşüncesinin kısıtlandığını hissedince daha çabuk alevlenir. Bir trollün nasıl bir psikolojide olduğuyla ilgili ise net bir cevap yok. Ayrıca herhangi bir trolle empati kurmak da mümkün değil. Bu insan mutsuz olabilir, mutlu olabilir, yalnız olabilir, depresif olabilir, fakir olabilir, zengin olabilir. Hepsi mümkün. Genel geçer bir psikolojisi yok. Ona göre bu iş çok fazla ayyuka çıktığı için, insanların trollük kıstası "komiklik'' oldu. İçinde komiklik olmayan her irili-ufaklı girişim kötü, kabul edilemez olarak değerlendirildi. Bunun sebebi de işin popülerleşmesinden sonra ortaya çıkan taklit hesaplar. O taklit hesaplar vasata seslendikçe trollük kavramı da yıprandı, basitleştirildi. Bunun yanı sıra sözlükler veya diğer forumların dışında Twitter'daki gerçek anlamda troll sayısı 5'i geçmiyor.
Eğleniyorum, mizahımı yapıyorum
Cafer Koçbaşı (@Caferkoçbasi): Bütün trollerin aynı kefeye koyulmasını doğru bulmuyor Cafer Koçbaşı. Çünkü aynı amaca hizmet ediyorlarmış gibi bir argüman geliştirmek ona göre yanlış. Trollerin bir ekip olmadığını ama bazı işler için ekip çalışması gerektiğini söylüyor. "Twitter'da tek başınıza TT (Trending Topic) yapmanız mümkün değil." diyen Koçbaşı, insanların tepkisini çekeceği düşünülen bir şeyin o listede olması için ekibin şart olduğunu anlatıyor. Bu ekip birbirini tanımıyor. Tek irtibatları sosyal medya. Yapacakları şey çoğunlukla spontane gelişiyor. Koçbaşı, ekiple nasıl çalıştıklarını da anlatıyor: Yapacağım şey ekip gerektiriyorsa 'Şu an online olan kim var?' diye soruyorum. Hazır bulunanlar 'Favori'ye alıyorlar. Bu aynı zamanda 'Yapacağın işe destek veririz' manasına geliyor. Yeterli sayı olduğuna kanaat getirirsem aklımdakini eyleme geçiriyoruz. Tasarlanmış, üzerinde çalışılmış işler de yapılıyor. Cafer Koçbaşı, "Başkasını bilemem. Ama benim ulvi amaçlarım yok. Eğleniyorum, mizahımı yapıyorum." diyor. Ona göre insanlar eleştirdikleri şeyi kendi elleri ile besliyor. Bu, gerçekten mizahi bir durum. Bir insan bu kadar saf olmamalı! Özellikle ideolojik konuları seçme sebebini ise şöyle açıklıyor: "İnsanların yumuşak karınları var. Bu noktalara verdikleri tepki diğerlerinden farklı. İdeolojik konular da bunlardan biri. Aynı gün içinde dinci, ateist, Atatürk düşmanı veya terörist ilan edilebiliyorum. Sizce de bu komik değil mi?"
TUĞBA KAPLAN
Zaman.com.tr